Küçük bir Bregenz ve Innsbruck günlüğü

Havalar malum buz gibi, sınavlar yaklaştı,  madem biz de uzun zamandır bir yere gitmemişiz, o zaman Noel tatilinde iki günlük bir kaçamak yapalım dedik. Rotalarımızı Bregenz ve Innsbruck olarak belirledik. Köpeklerimizi de alıp Strasbourg’dan yola çıktık. Bu yazıda bir gezi yazısından daha çok gezdiğimiz şehirlerle ilgili genel bir izlenim vermeyi amaçladım.

Nerede kaldık?

İlk olarak Bregenz’de kalmayı düşünmüştük fakat köpeklerimiz de olduğu için şehirden daha uzak bir yerde kalmaya karar verdik ve aynı zamanda da makul yerlere bakıyorduk. Tam o sırada karşımıza Almanya ve Avusturya sınırında, Almanya’nın Kisslegg adlı kasabasında şirin mi şirin bir at çiftliği çıktı ve anında tuttuk. Kaldığımız yere buradan ulaşabilirsiniz. İki gece için 70 euro ödedik. İki kişi ve iki köpekle kaldığımızı düşünürseniz inanılmaz makul bir fiyat.

İki gecemizi bu at çiftliğinde bulunan karavanda geçirdik. Yaklaşık 5 metrekare olan bu karavanın içinde sadece iki kişilik bir yatak var fakat biz köpeklerin kafesiyle sıkıntısız kalabildik. Karavan at çiftliğinin içinde, tuvalet ve mutfak ana evde bulunmakta (yaklaşık 20 metre). Mutfakta ihtiyacımız olan her şey mevcuttu.Gece olunca biraz ürkütücüydü. Yer o kadar doğanın ortasında ki kafanızı yukarı kaldırdığınızda ve yıldızlara baktığınızda inanılmaz bir görüntüyle karşılaşıyorsunuz. Erkek arkadaşım “Avusturalya’da çölün ortasında gördüğüm yıldızlar kadar güzel” dedi siz düşünün artık. Atların yanı sıra bir kaç kedi de mevcut, her an her yerden fırlayabiliyorlar.

Ev sahibi (romantik romanlar yazan bir yazar) ve ailesi inanılmaz tatlı insanlardı ve hiç sıkıntı yaşamadık. Eğer yolunuz düşerse mutlaka gidin. Yazın ya da baharda gitmenizi tavsiye ederim. Dışarda ateş yakıp sarap içmek fazlaca keyifli oluyor.

Bizim için harika bir tercihti. Açık alanda köpekler de son derece memnundular hallerinden. Yolum yine o tarafa düşerse kalacağım yer kesinlikle yine aynı yer olur.

Bregenz

Geldiğimiz gün yarım saat uzaklıkta olan Bregenz şehrini görmeye gittik. Bregenz Avusturya’nın en batısındaki şehirdir. Konstanz Gölü’nün kenarında yer alan şehirlerden birisidir. Türk nüfus oranı oldukça yüksektir ve hatta en çok konuşulan ikinci dil türkçedir. Aynı zamanda İlber Ortaylı hocamızın da doğum yeridir (beynimi toprağına sürttüm).

Aslında şehrin ismini duymadım deseniz de ünlü Bregenz Festivali’nden fotoğrafları görünce “aaaaa burası orası mıymış?” diyecekseniz.

Fotoğrafı ben çekmedim. Bu linkten alıntıdır.

Evet arkadaşlar 7000 kişiye göz zevki yaşatan bu muhteşem festivali görebilmemiz için   temmuz-ağustos aylarında Bregenz’e gitmekte fayda var. Dünya’da suyun üzerindeki en büyük sahneye sahip olan bu festivalin dekoru için binlerce insan çalışıyor ve kesinlikle yaptıkları işin hakkını verdikleri belli oluyor. Maalesef biz bu şaheser festivali göremeden döndük geldiğimiz tarihler sebebiyle.

Bana göre Bregenz’de yapılacak en güzel şey, büyük teleferiklerle Pfander’e çıkmak. Şahsen biz gün batmadan önce çıktık ve şanslıyız ki gün batımını tepeden izleyebildik.  Pfander denen bölge, Konstanz Gölü’nün 1064 metre yüksekliğinde bulunmaktadır. Bu noktadan üç ülkeyi görebilmeniz mümkün (Avusturya, İsviçre ve Almanya). Doğal yaşam parkının etrafında yürüyüş patikalardından yürüyüp manzaranın ve doğanın tadını çıkarabilirsiniz. Bizim gittiğimizde tepede kar yoktu fakat kar mevsiminde gittiğinizde kayak ve snowboard da yapmanız için ideal bir kayak merkezi.

Genel izlenim olarak, Bregenz çok büyük bir şehir olmamakla beraber çok da aktivitesi olan bir şehir değil. Fakat doğasına diyecek hiç bir şey yok. Ayrıca gerçekten çok cezbedici bir Casino’su var:) Beni en çok şaşırtan şeylerden biri ise şehrin çokça modern yapı bulundurması. Avrupa şehirlerinde çok görmeye alışık olmadığımız bir durum bu. Modern yapılara çok bayılmasam da bu şehirde sevdim diyebilirim. Teleferikten çıkarken bir çok modern yapıda malikane diyebileceğimiz müstakil evler vardı. Hani şu baştan aşağı camdan olan hayal evleri… İşte onlardan. Hepsinin inanılmaz bir göl manzarası vardı. Biraz özendim diyebilirim. Bütün bunların yanı sıra Bregenz modern sanat müzeleriyle de ön planda olan bir şehirdir fakat biz köpeklerimizle gezdiğimiz için çok müze ve iç mekan ziyareti yapamadık. Sokakları oldukça şirindi. Cafe ve restorantlarda da birazcık Berlin havası vardı.

Bu şehri bizim gibi bir gün içinde gezmeniz mümkün. Tekrar gelir miydim? Evet ama sadece Bregenz Festivali’ni görebilmek için.

Not: Avusturya’ya gidecekseniz eğer İsviçre’de de olan sticker uygulaması geçerli. Arabanıza yapıştırdığınız stickerla ülkenin otoyollarını ekstra para ödemeden kullanabiliyorsunuz. İsviçre’deki gibi senelik sticker almak zorunda değilsiniz. Ne kadar kalacaksanız ona uygun stickerlar mevcut. Biz en kısa süreli olan(10 gün) sticker için 9 euro ödedik. Bunun dışında iki aylık ve bir yıllık olmaz üzere sticker alabiliyorsunuz.

Innsbruck

İkinci gün erkenden Innsbruck için yola çıktık. Innsbruck, Avusturya’nın Tyrol eyaletinin başkentidir. Bregenz’e arabayla iki saat mesafededir. Etrafı dağlarla çevrili olan bu şehir, kış sporları için ideal bir merkez aynı zamanda. Yani kış sporlarından hoşlanıyorsanız kış aylarında gitmenizde fayda var. Bizim aralık ayında gittiğimizi ve kar olmadığını düşünürsek kış aktiviteleri için ocak ya da şubatta gitmenizi öneririm.  Türk oranı yine Bregenz’de olduğu gibi oldukça yüksek aynı zamanda en çok konuşulan ikinci dil yine türkçe. Şaşırdık mı? Şaşırmadık…

Noel’i geçmemize rağmen oldukça çok turist vardı. Arabamızı direk hiç sokakta park yeri aramadan (ki yer bulmak imkansızdı) direk kapalı bir otoparka bırakıp gezmeye başladık. Gezdiğim, gördüğüm en masalsı yerlerden biriydi. Binaları, binaların renkleri ve üzerinde işlemeler, arkanızı döndüğünüzde binaların arkasından görünen devasa dağlar… Herşey peri masalından fırlamış gibiydi. Şehrin her yerinden geçen faytonlar da ortamı daha bir büyülü yapıyordu (merak etmeyin Türkiye’deki faytonlar gibi atlar kemik yığını halinde değil, son derece iyi beslenen ve iyi bakım yapılan atlar).

Noel pazarı şansımıza hala kalkmamıştı ve hayatımda yediğim en güzel çorbalardan birini tatttım bu sayede. Evet arkadaşlar adı “goulash” mutlaka denemelisiniz. Ortası çıkarılmış yuvarlak bir ekmeğin içinde servis ediliyor. İçinde ise et ve sebze var. Ekmeğin üst kısmını da içine banmak için veriyorlar. İkinciyi almamak için zor tuttum kendimi.

Yemekten sonra avare avare köpeklerimizle beraber şehri gezdik. Genel olarak şehrin içinde kaybolarak, nereye gittiğimi bilmeden gezmeyi sevdiğimiz için “siz şu bilmem ne binasını görün, şu köprüyü görün” diyemeyeceğim. Şehrin içinde kaybolun işte zaten her yer  çok tatlı.

Şehri gezmek için bir tam gün yeterli diye düşünüyorum. Yapamadığımıza üzüldüğüm tek şey Nordkette’ye çıkamamız oldu. İki köpekle çok zor olacağını düşündüğümüz için çıkmadık. Fakat siz kesinlikle çıkın. “Zaten kar yoktu” diye kendimi teselli ediyorum bu konuda. Nordkette, Avusturya’nın en büyük doğal parklarından biri. Buraya ulaşım her 8 dakikada bir kalkan büyük teleferiklerle sağlanıyor ve yolculuk yaklaşık 20 dakika sürüyor. Kesinlikle çok keyifli bir yolculuk olduğuna eminim. Neyse siz gidin ve görün 🙂 Ayrıca schnitzel yemeyi de sakın atlamayın!

Türkiye’den gitmek istiyorsaniz eğer direk uçuş mevcut değil fakat Salzburg’a giderek oradan ya trenle ya da otobüslerle Innsbruck’e gitmeniz mümkün.

Peki köpeklerle seyahat nasıldı?

Bu bizim köpeklerimizle ikinci seyahatimizdi. İlk seyahatimizde İtalya’ya gitmiştik bir hafta.Açıkçası köpeklerle gezmek çok da kolay değil. Bizim iki köpeğimizin olduğunu ve Jack Russell cinsi olduklarını düşünüşeniz gerçekten de kolay değil. Araba yolculuğunda ilk yarım saat kutularında ağladıktan sonra onları takmayınca uykuya dalıyorlar. Şehri gezerken de diğer turistlerin köpekleri sorun olabiliyor. Havlamalar, tasma çekmeler falan filan fakat bir saat yürüyüşten sonra biraz kendilerine gelip daha sakin yürüyüp hatta köpek, at, herhangi bir hayvan gördükleri zaman tepki vermeyecek duruma geliyorlar. Eğer arabanız varsa ve köpeğiniz ya da köpekleriniz varsa onlarla tatile çıkmaya korkmayın. Biz hiç cesaret edemezdik (zor köpeklerimiz olduğu için daha çok) fakat onlarla beraber çıktığınız zaman ne aklınız onlarda kalıyor ne de onlar terk edilmiş hissediyor. Tabi maalesef uçakla gittiğimiz tatillere götürmemiz çok zor.

Bu iki günlük tatil bütün aile üyelerine iyi geldi. Köpekler doğada koşup oynadılar, enerji attılar, bizler de biraz sınav, iş stresini üzerimizden atmış olduk.

Öpücükler, iyi gezmeler 🙂

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *